ŞANLIURFA TARIM FUARINDAN İZLENİMLER

Ülkemizde üretilen; Pamuğun %42’si, Mercimeğin % 40’ı, Antepfıstığının % 38’i, Arpanın % 12’si, Buğdayın % 8’i, Mısırın % 13’ü,  Türkiye’deki toplam tarım alanlarının % 5’i, Türkiye’deki toplam sulanabilir arazinin % 11’i, Tarımsal üretim değeri yaklaşık 5.1 Milyar TL.  Hâlihazırda sulanabilir alan 560 bin hektar. GAP’ın tamamlanmasıyla sulanabilir arazi miktarı 960 bin hektar olacaktır v.s…..

       Yukarıda belirttiğim rakamlar 11-14 MART 2015 tarihleri arasında yapılan ‘’ŞANLIURFA GIDA TARIM ve HAYVANCILIK FUARI’’ na katılan konuşmacıların telaffuz ettiği rakamlardan bir kaçıdır.

Şanlıurfa; sadece bir tarım kenti değil,  tarihi ve kültürel değerlerine binaen aynı zamanda turizmin de ön planda olduğu önemli bir şehrimizdir. Bu özelliğinden dolayı yöre halkının hoşgörüsüne dayanılarak, yöresel şivenin kullanılmasıyla yüzlerce senaryonun yazılıp, filime alındığı , yine onlarca ses sanatçısının yetiştiği ve bu ses sanatçılarının yorumladığı yanık türkülerle de özdeşleşen bir ilimizdir.

Şanlıurfa; İsotu, çiğköftesi, mırra (acı kahve) si, geleneksel yemeklerin, sıra geceleri adı altındaki eğlenceler eşliğinde sunulduğu ve Atatürk Barajı’nın bereket dağıttığı önemli bir şehrimizdir.

Tarihini, kültürünü, balıklı gölü,  lahmacun ve çiğ köftesini ilgili uzmanlara bırakıp, Şanlıurfa Tarım fuarındaki izlenimlerimden bahsetmek istiyorum.

Türkiye’nin gelecekte gıda ihtiyacını karşılayacağı en önemli il konumunda olması beklenen Şanlıurfa için; maalesef modern(intansif) tarımın gereği olan tarımsal girdilerin yeterince tanıtılıp, uygulandığını söylemek çok zor.  Bilhassa ilgi alanım olan ve sektörümüzü temsilen açtığım standımızı ziyaret eden çiftçilerden edindiğim izlenim şudur.

Sahil kesiminde bitki besleme sektöründe faaliyet gösteren firmaların bu bölgede de distribütör-dağıtıcı –bayi bulup, verim artırıcı unsurları bölge tarımına kazandırmaları hem sektör temsilcileri, hem de bölge üreticiler için olumlu bir gelişme olacağıdır.

Zira 500 lü rakımıyla, bir ova görünümünde olan,  Şanlıurfa ‘da;  yarısı sulanabilir, yaklaşık 1.150.000 hektar arazide tarımsal faaliyet yapılmaktadır.  Bu konumuyla da, gelecekte seracılık dâhil birçok tarımsal ürünlerin yetiştirilmesinde önemli bir paya sahip olacağını tahmin etmek zor değildir.

Şanlıurfa’nın; böylesine önemli bir tarımsal potansiyele sahip olmasına karşın, Türkiye’de ciddi olarak faaliyet gösterip, bitkiye ve ürüne özel gübreler temin edici firmaların bu bölgede yeterince olmadığını bir noksanlık olarak gözlemledim.  Hal böyle olunca, seneler önce başka illerde birçok olumsuzluğa adı karışan firmaların bu bölgedeki zafiyetten çıkar sağladığını gözlemlemek zor olmadı.

Şanlıurfa’da yerel olarak faaliyet gösteren bir tv. Kanalının canlı yayınına katılıp görüşlerimi belirtmek de dâhil, tarımsal medya ve birçok çiftçi, çiftçi temsilcisi ile yetkili ve ilgililerle görüştüm. Görüştüğüm kişiler, Şanlıurfa’nın çok önemli bir tarımsal potansiyele sahip olmasına karşın, modern(intansif) tarımsal girdi temin edici firmaların bu bölgede yeterince faaliyet göstermediğine dair sitemlerini belirttiler.

Birçok ilimizde, tarımın geleceği açısından önemli problem olan, tarım arazilerinin miras yoluyla bölünerek küçük işletmeler haline gelmesine karşın, Şanlıurfa’da yüzlerce dekarlık arazinin tek aile tarafından işletilmesinden dolayı, bu ilimizde en azından şu an için böyle bir problemin olmadığını da söylemek mümkündür.

12-15 ŞUBAT 2015 İZMİR ve 05-08 MART 2015 MERSİN tarım fuarlarına da katılıp GÜİD adına açılan standa görevliydim.  Bahsettiğim fuarlar ve ŞANLIURFA tarım fuarlarında görüştüğüm çiftçilerin ortak sorunu tarım ürünlerinin değerinde satılamaması ve tarımsal girdi fiyatlarının yüksek oluşu.

Tarımsal girdi temin eden firma temsilcileri ile de görüştüm. Bilhassa ithalat ağırlıklı olarak faaliyet gösteren bu firmaların temsilcileri de tahsilât sorununun had safhada olduğunu belirterek, sattıkları tarımsal girdi bedellerini tahsil edememelerinden ve artan döviz kurlarına bağlı olarak sattıklarının yerine yenisini alamamaktan yakındılar.

Mersin’den, Şanlıurfa’ya gelirken bilhassa Adana çıkışında yol boyu portakal ve limon satıcıları ile karşılaşılıyor. Portakal ve limonun çuvalı 5 tl.   (Bir çuval yaklaşık 15 kg )  bu çiftçilerin yaklaşık 300 kg. narenciye satarak, tamamen ithalata bağlı olduğumuz, ancak bir torba kompoze gübre almaları mümkün.

Oysa bu ürünlerin, dağıtım zincirini takiben son halka olan, tüketim bölgelerindeki tüketicilere market-manav satış fiyatı, üretici fiyatlarının yaklaşık on katı.

Şanlıurfa Tarım Fuarına gelen çiftçilerle yaptığımız sohbetlerin de konusu benzer nitelikte. Bu çiftçiler eskiden bir ton buğday satarak, daha fazla gübre ve mazot aldıklarını belirtip, kazançlarının büyük çoğunluğunun tarımsal girdilere ve bu girdileri alabilmek için bankalardan aldıkları faize gittiklerinden yakınıyorlar.

Neticede; tarımsal üretim ve bu sektöre girdi temin eden firmalar için çözülmesi gereken ciddi bir tahsilât sorunu var. Bu sorun bankalardan alınan kredilerle günü kurtarsa da, sorunun uzun vadede gıda sektörüne de sirayet etmesi kaçınılmaz olacaktır.

Umarım ilgili sektör temsilcileri,  tarım politikalarına yön veren siyasetçiler ve bürokratlar bir araya gelip en önemli ihtiyacımız olan gıda sektöründe de kriz çıkmadan gereğini yaparlar.

Şanlıurfa’dan ayrılırken; tarım fuarındaki büyükşehir belediyesi standından, halk müziği sanatçılarının zengin yöresel çalgılar eşliğinde, canlı olarak seslendirdikleri türkü hala kulaklarımda çınlıyordu.

Fırat dağı deliyor

Harrana su geliyor

Aney kalk bir zılgıt çal

Urfama su geliyor

Bacey kalk bir zılgıt çal

Harrana su geliyor…..

Su geldi ve Harran-Urfa ovasını suluyor, şimdi sıra müteşebbis firma temsilcilerinin;  verim artırıcı unsurları, tarımsal teknoji  ve mekanizasyonları bu ovalara kazandırmaya.

 

Sebahattin EMÜL

Gübre Üreticileri İthalatçıları ve İhracatçıları Derneği

Genel Sekreteri