GÜBRE POLİTİKALARINDA BULUNAMAYAN DOĞRU VE GÜBRE SEKTÖRÜNE NOSTALJİK BAKIŞ

Günümüzde tarımsal üretim büyük oranda ticari amaçla yapılmaktadır. Bu üretimin en temel girdilerinden biri gübredir. Türkiye’de kimyevi gübre kullanımına 1950’li yıllarda başlanmıştır. Devletçe ve özel sektörce üretilen veya ithalatı yapılan tüm gübrelerin çiftçilere dağıtımı, 1980’li yılların sonuna kadar, bir devlet kuruluşu olan “ Türkiye Zirai Donatım Kurumu” TZDK tarafından organize edilip, sağlanmakta idi.
1960’lı yılların sonuna kadar gübre bedelinin tamamına yakını, devlet tarafından sübvanse edilip, çiftçiden sembolik bir ücret alınmasına rağmen, çiftçiler kimyevi gübre kullanımı hakkında yeterince bilgi sahibi olmadıklarından, bu kimyasalları kullanmakta hep çekingen kaldılar.
1970’li yıllarda gübre kullanımının yaygınlaşması ile birlikte çiftçiler gübre temin etmekte ciddi bürokratik engellerle karşılaşmaya başladılar. O yıllarda bilgisayar olmadığından tüm çiftçilerin arazi varlığı ve buna bağlı kayıtları dosya sistemi ile oluşturuluyordu. Çiftçiler, gerek teknik teşkilatlardan gübre ihtiyaç belgesi ve gerekse dağıtımda tek yetkili kuruluş olan Türkiye Zirai Donatım Kurumları’ndan( TZDK ) gübre almak için, saatlerce kuyrukta bekliyor, bazen de mesai bitiminde gübre alamadan köyüne dönüp, ikinci veya sonraki günlerde kuyrukta bekleyişler, gübre alana kadar devam ediyordu.
Hükümetler için çiftçi, ciddi ölçüde oy deposu olduğundan; siyasiler, miting meydanlarında gübreyi, çiftçiye daha ucuz fiyatla dağıtacaklarını belirtiyor ve hatta bazı muhalefet liderleri , gübreyi tamamen bedava vereceklerini ve mevcut hükümetin gübre için aldığı bedeli de iktidar olmaları halinde iade edeceklerini vaat ediyorlardı.
1980’li yılların başından itibaren gübrede devlet desteği peyderpey azalmaya başladı. Ancak gübre kullanımı azalmadı. Devlet desteği devam ettiğinden bürokratik işlemler ve çiftçinin gübre temin etmesi gün geçtikçe güçleşiyordu. Gübre temin etmek, çiftçiler için adeta bir işkenceye dönüşür hale gelmişti.
Dönemin hükümetleri, soruna çözüm için ciddi çalışmalar yapıyor ancak doğruyu bulamadıklarından bir türlü çözemiyorlardı. Hele de sezon içerisinde uzun resmi tatiller ve devlet memurunun mesai saatlerine bağlı kalması, sorunu içinden çıkılmaz hale getiriyordu. Görevli devlet memurları da büyük bir özveri içerisinde çalışmalarına rağmen bürokratik işlemlerin üstesinden gelemiyordu. Yapılan gübre satışının muhasebesini yapıp, toplanan paranın da mesai saati içerisinde bankalara gönderilmesi için görevli memurlar satışı erken kapatıyor, o günkü satışların bürokratik işlemlerinin sonuçlandırılması için tam bir zamanla yarış başlamış oluyordu…
1980’li yılların sonlarına doğru devlet, özel sektöre de gübre satmaları konusunda bayilikler verdi. Ancak sorun bitmedi. Zira devlet desteği devam ediyordu ve tüm satışların kontrolü yine devlet tarafından yapılıyordu. Zaman içerisinde desteklemelerin de şekli değişmeye başladı. Nakliye ödeme desteği, fatura mukabili desteğin doğrudan çiftçiye ödenmesi, çiftçi faturalarının toplanıp ilgili dağıtım kuruluşuna ödenmesi gibi bürokratik işlemler v.s. derken suiistimaller ve yolsuzluklar da başladı.
Nakliye desteği, illerin fabrika veya limanlara uzaklığına göre tespit ediliyordu. Bu destek, liman veya fabrikalara yakın vilayetlere az, uzak vilayetlere çok ödeniyordu. Bunu suiistimal edip gübreyi yakın yere teslim etmesine rağmen, uzak vilayetlere götürmüş gibi faturalar temin edip haksız nakliye ödemesi almalar, hayali gübre faturaları ile haksız desteklemeler, desteklemesi yüksek olan gübreler için şişirilmiş faturalar gibi sorunlar nedeniyle müfettişlerin biri gidiyor, diğeri geliyordu. Soruşturmalar, savunmalar derken bu takibat ve soruşturmalar, sonuç alınamadan bazen yıllarca sürüyordu.
Çiftçilerin gübre teminindeki bürokratik işlemler her geçen gün artıyor, Gübreyi satan bayi de, çiftçi de, bunları kontrol eden memur da işin içinden çıkamaz hale geliyordu.
Bu kısırdöngü ve bürokratik işlemler 2002 yılına kadar artarak devam etti. 2002 yılının sonuna doğru gübre satışları tamamen özel sektöre devredilip serbest bırakılarak, devletin de gübre sektöründeki varlığına son verildi. Bu sefer de gübre fiyatları kontrolsüz bir şekilde arttığından çiftçi gübre alamaz hale geldi. Zaman içerisinde serbest piyasa şartlarında kısmen de olsa bu sorun da çözülmeye başladı.
Sorun tam bitti derken, esas sorun bundan sonra başladı. Zira fırsatçılar devreye girerek gübre ile ilgisi olmayan maddeleri, çeşitli düzeneklerin yardımıyla gübre görünümü haline getirip gübre adı altında çiftçilere pazarlamaya başladılar. Devletin denetim elemanlarının bunları tespit etmesi, adli mercilere bildirmesi, gereğinin yapılması derken olan sahte gübreyi kullanan çiftçilere ve çevreye oluyordu. Bu sorun azalmış olsa da, Gübre Kanununun olmaması ve adli cezai müeyyidelerin caydırıcı olmadığından dolayı hala devam ediyor.
Gelelim gübre dağıtımının serbest bırakılmasından sonraki olumlu gelişmelere.
Devlet desteği, gübre üretim ve tüketimini sınırlı hale getirmişti. Devletin gübre sektöründen çekilmesi ile birlikte çeşitlilik başladı. Gübre sektöründe faaliyet göstermeye başlayan müteşebbis firma ve kişiler dünyada üretimi ve verimi olumlu yönde etkilediği kanıtlanmış sıvı ve damlama gübrelerini, bürokrasinin elverdiği ölçüde, eş zamanlı olarak Türk tarımına kazandırmaya, ürüne ve bitkiye özel gübreler temin ederek bunların kullanımını yaygınlaştırmaya başladılar.
Damlama gübrelerin sulama suyu ile ( fertigasyon) verilmesi tüm tarım kesiminde benimsendi. Bitki besleme ürünlerindeki karışımlara da gerekli iz elementlerin kullanımı yaygınlaştı. İthalatçı firmalar; dünyanın tarımda gelişmiş ülkelerindeki bitki besleme ürünlerini, üretici firmalar ise yerli kaynaklardan temin ettikleri materyalleri ham madde olarak kullanıp gübre sektörünü hızla büyüyen bir sanayi dalı haline getirdiler.
Gübrenin devlet eliyle çiftçilere dağıtıldığı yıllarda büyük oranda sübvanse edilip, gübre bedelinin sembolik sayılabilecek kadarı çiftçiden tahsil ediliyordu ancak çeşitlilik çok azdı. Dünyada tarımda gelişmiş ülkelerde kullanılan bitki besinleri ülkemizde kullanılmıyordu, bürokratik işlemlerden dolayı çiftçi ihtiyacını çok zor temin edebiliyor bazen günlerce beklemek zorunda kalıyordu.
Gübre dağıtımı serbest bırakıldı, dünyanın tarımda ileri ülkelerinde kullanılan bitki besinleri bürokratik işlemlerin elverdiği ölçüde, eş zamanlı olarak yurdumuzda da kullanılmaya başlandı bu sefer muhtelif nedenlerle oluşan fiyat istikrarsızlığı, devlet desteğinin kesilmesi ve buna ilaveten %’de 18 KDV uygulanması gübre teminini çiftçiler için yine ulaşılamaz hale getirdi.
Hükümetin yerinde bir uygulaması ile gübrede K D V de sıfırlandı. Sektör tam da derin bir nefes almışken bu sefer dünyada tarım sektörüne girdi temin eden hiçbir ülkede benzeri olmayan DNA barkod barikatı gübre sektörünün önüne konuldu. Tek bir firmaya ihale edilen ve Gübre sektörüne senelik 500 Milyon tl. ek yük getiren bu kabus bitmedi ve devam ediyor. Ancak bakanlık yetkilileri ve gübre sektörü temsilcileri zaman zaman bir araya gelip, soruna kalıcı çözüm için görüşmelerini sürdürüyorlar.
Soruna kalıcı ve uzun vadeli çözüm için;
Siyasi parti temsilcileri, Bakanlık bürokratları, ziraat fakültelerinden ilgili bilim adamları, gübre sektörü ve çiftçi temsilcilerinden oluşan bir komisyon kurulup, ulusal gübre politikalarının belirlemesi gerekiyor.
Kısa vadeli çözüm için de;
• Gübre sektörünün önünde en önemli engel olan DNA barkod ve kare kod sorununun çözülmesi.
• Bilhassa ; yaklaşık 6 Milyon ton yıllık tüketimimiz olan kimyevi gübrelerde tamamına yakın dışa bağımlı olduğumuz dikkate alınarak, ithalatta kolaylıklar sağlanıp, bürokratik işlemlerin azaltılması,
• Yerli kaynaklardan organik gübre olarak değerlendirilebilecek tüm materyaller için sektörün teşvik edilmesi,
• Mardin Mazıdağı’ndaki Fosfat kaynaklarının tekrar gözden geçirilmesi.
Çiftçilerin ve sektörde faaliyet gösteren firmaların devletten beklentileridir.
Son söz olarak şunu söylemek gerekir. Ulusal gübre yönetmeliğimizin olmayışı, ilgili yönetmelik ve genelgelerin yetersizliği, gümrük işlemleri ve laboratuar sonuçlarının alınmasındaki gecikmeler, bürokratik işlemlerin yeknesak olmayıp, yetkili memurdan memura farklılık göstermesi, sahteciliğe karşı yasal cezai müeyyidelerin caydırıcı olmaması ve en önemlisi de tarımda ileri ülkelerde kullanılmasına rağmen, bilhassa organik gübrelerin ithalat aşamasında, mevzuat ve bürokratik işlemlerdeki gecikmelerin, sektörde faaliyet gösteren girişimci ve yenilikçi firmaların hızlarına ayak uyduramaması gibi nedenler devletin gübre politikasında doğruyu bulmasını ivedi bir zorunluluk haline getirmiştir.
NOT: Yaptığım değerlendirme; çiftçi çocuğu olmam, 1976’dan 2006 yılına kadar 30 yıl bilfiil, gübre fabrikalarındaki üretimden, ithalat limanlarındaki teslim ve sevk işlemlerine, her türlü bürokratik işlemlerden, gübrenin çiftçilere dağıtımına, teknik eleman olarak çalışmamdan gübre denetim elemanlığına, Devletten emekli olduktan sonraki özel sektörde çalışmam ve son olarak da Gübre Üreticileri, İthalatçıları ve İhracatçıları Derneği Genel Sekreterlik görevimdeki edinimlerimin birikimidir.
Sebahattin EMÜL
Gübre Üreticileri İthalatçıları ve İhracatçıları Derneği
Genel Sekreteri